BREAKFAST IN AMERICA - SUPERTRAMP
Supertramp’in “Breakfast in America” albümü; iki binli yıllara ait değildir. Aynı Bertolt Brecht’in şiirlerinin, Charlie Chaplin’in filmlerinin, Vincent Van Gogh‘un tablolarının ait olmadığı gibi.
-... bütün arkadaşlar; bir tek “Breakfast in America’yı dinlemek” hususunda görüş birliğine varabildik ve belki yüzlerce kez dinledik... (bir fizikcinin anılarından).
Nasıl bir albümdür “Breakfast in America”? “Lord is it mine” şarkısının başındaki piyano; takar sizi koluna; alır evinizden, odanızdan, ininizden; götürür uzaklara, çok uzaklara - evrenin sofrasında kahvaltıya.
Nasıl güzeldir; tek bir harfine kadar hissedilerek yazılmış sözleri;
“I know that there's a reason why I need to be alone
I need to find a silent place that I can call my own...”
“benim” diyebileceğin sessiz bir yer bulabilmek, yalniz kalabilmek...
“Casual conversations” düşlerin; sıradanlığa, paylaşılmamaya isyanıdır.
“you try to make me feel so small
until there is nothing left at all...”
İnsan sevdiğini bu kadar mı hiçbir şeyi kalmayıncaya kadar küçük hissettirmeye çalışır? Neden sürer bazı ilişkiler; hele artık hiçbir iletişim kalmamışken?
Bu düşünceler, ruhunuzla kulağınız arasında gidip gelirken; şarkının 1:30. dakikasında kendinizi enfes bir saksafon solosunun içerisinde buluverirsiniz. Girdabın tam ortasındasınızdır – döne döne kaybolup gidersiniz.
“Take the long way home” bir yaşam felsefesidir. Sıcak bir Haziran gecesi loş ışıklar altında gerçek bir dostun sana anlattıklarıdır.
“so when the day comes to settle down
who’s to blame if you’re not around
you took the long way home...”
kısmına geldiğinize, artık suçlayacak kimseniz yoktur. Siz uzun yolu seçmişsinizdir.
“Logical song”, basit adamın; “herşey” öğretilmeye çalışılmış basit adamın; tüm dünya uyurken kendisine sorduğu en zor sorudur: “ben kimim?”. Deep Purple’ın “Who do we think we are?” albümü, hatta Pink Floyd’un “The Wall” albümü gelir gözlerinizin önüne. “Logical song”; içerisindeki kelime oyunlarıyla, A.B.D. okullarında derslerde kullanılmış bir şarkıdır.
“Child of vision” bir tuzaktır; büyülü bir şarkıdır. Saf saf dinlerken, 3:36 ıncı dakikasında, piyano çaktırmadan elinizi kolunuzu bağlar. Notalar, önünüzde; Gitanes sigarasındaki çingene gibi, mavi dumanların arasında dans etmeye başlar.
Albümün kapağını yapan manyak grafiker Mick Haggerty; uçağın penceresinden Manhattan’ı ve dev gökdelenlerini sunmaktadır; ama ne gökdelenler. Aslinda - tuzluklar, kahve fincanlari, şekerlik, biberliklerden oluşmuş gökdelenler; çataldan bıçaktan iskeleler, muhteşem bir grafik çalışmadır. Karşınızdaki kahvaltı dünyasına, bakmaya da doyamazsınız.
Bu super serseriler grubu Supertramp’in; yaşamıma etkileri, pek çok kerli ferli insandan daha fazla oldu.
Bir başka milenyumda; sıcak bir Haziran gecesinde Roger Hodgson, Rick, John, Dougie, Bob ile hala beraber olabilecek kadar vefalı;
“benim” diyebileceğim sessiz bir yerde dertleşebilecek kadar da dost.
Söz; suçlamayacağız; uzun yolun sonunda sizi de bekliyoruz...
dus hekimi yalcin ergir http://www.ergir.com