fonda çalan : Por Una Cabeza Astor Piazzola / Scent of a Woman
Tangonun, Por Una Cabeza'nın,
Al Pacino'nun, Kadın Kokusu'nun yazısıydı "Erkek Kokusu" ( http://www.ergir.com/erkek_kokusu.htm )
ve:
... ilk fırsatta tango öğrenmeliyim; günün ya da gecenin birinde Por Una Cabeza çalarken sarılacağım belden, bu dansta “bana güvenmesini” isteyebilmeli,
bir yandan da herkesin yolunun açık olması; duvarlarının sımsıkı dolması için dua etmeliyim…
diye bitiyordu satırları.
** ** **
Hemen ardından "Okyanus ve Gülüm Pekcan Dans Stüdyosu"da kızımla tango derslerine başlamıştık; doğduğundan beri aynı yaştaydık - bu işte de müthiş heyecanlıydık.
Tangokyanus'taki bugünkü dersimizde ayağımızda dans pabuçlarımız, saat yönünün tersine turlar atıyor, dönüyor, çarpışa çarpışa bu işi sökmeye çalışıyor, belden değil - sırttan tutulması gerektiğini de öğreniyorduk.
Sevgili öğretmenimiz Didem Dinçerden de bizi sürekli motive ediyordu; iyice heveslenmiştik, eve dönerken hatalarımızı konuşuyor, biraz öğrenince bu işin de çığırından çıkıp akrobasiye dönüşeceğini biliyorduk.
Bu gece sevgili Didem Dinçerden'den bir yazı geliyordu posta kutuma;
eşiğinde olduğum okyanusta, Por Una Cabeza eşliğinde okuyor, gölgeyle dansının büyüsünü paylaşmak için iznini istiyordum:
|
||
|
SEYREDİLMEYE GELMEZ, OKYANUS YAŞANIR.
Rüzgar tatlı tatlı esiyor. Karşımda şehir ışıkları. Sessizliği dinliyorum – yalnızca rüzgârın sesi var... Doğa! Ne kadar da mucizevi bir huzur veriyor! Hiçbir şey huzurumu kaçırmasın istiyorum. İşte böyle bulutların üstünde gezineyim.
Şimdi ve burada, bundan güzel ne olabilir ki?
Sonra sessizliğin içinden bir ses süzülüyor kulaklarıma, ama sessizce... Bir tango bu! Ayırtına vardığımda şansıma teşekkür ediyorum. Tango öyle güzel geldi ve öyle yakıştı ki o ana... Harika! Şimdi ve burada, bundan güzel ne olabilir ki?
Bir gölge var karşımda. Elini uzatıyor. Şaşırıyorum. “Benimle dans eder misin?” diyor – sessizce; bakıyor sadece... “Memnuniyetle” diyorum – sessizce; bir tebessümle sadece...
Sözcükler olmadan böyle konuşabilmek. Ne şans!
Kalkıyorum; dans etmeye başlıyoruz...
Ben yokum artık, o da yok; sadece tango var....
Ve kemanlar...
Usul usul yürüyoruz; sade ve dingin...
Kontrbasın tınısı öyle derinden geliyor ki...
Dönüyoruz bir aralık; hiç acele etmeden....
Bandoneon... Ne hüzünlü bir ses...
Duruyoruz sonra; müzik içimde çalıyor adeta...
Ve piyano tüyler ürpertici...
Gözümden bir damla yaş süzülüyor galiba...
Bu harika bir duygu; sadece tango var....
Ve kemanlar...
Zaman kavramı sonsuza uzatıyor yaşamı; müzik bitmiş... Bir parça mıydı o sadece? Sanki sonsuzdu yaşadığım oysa...
Oturuyorum... Bakmaya korkuyorum; yalnız mıyım yoksa? Yoksa hep mi yalnızdım ben sonsuzlukta?
Yıldızlara bakarken ve şehir ışıklarına, Nazım Hikmet’in en sevdiğim şiiri geliyor aklıma:
“Hint Okyanusunu seyrettim bu sabah, Okyanuslar üstüne bir çift sözüm var sana Kıyısından seyredilen okyanus farksızdır Marmara açıklarından Yani demek istediğim: Okyanuslar büyük sevdalar gibidir Tulyakova… Seyredilmeye gelmez, okyanus yaşanır.”
“Evet” dedim, “tango tam da böyle işte.”
Ve ben okyanusu yaşadım galiba!
Didem Dinçerden |
|
düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com