Bugün o kadar da yalnız değildim; yeşil gözleriyle o da yanımdaydı.

 

Kaç milyonluk bir şehirdi Ankara

ve şehrin göbeğinden on dört dakikada ulaştığım bu ortamda insan türünden nasıl bir tek ben olabilirdim?

 

Tarpan'a atlayıp iki nala gelmiş, hep aynı şarkıyı dinleyerek kır çiçeklerinin arasından aşağılara inmiş,

uzandığım otların arasında insan olmama, her türlü kötülüğü yapabilecek bir familyadan olmama rağmen korkmadan dibimde kamufle duran yeşil gözlüyü farketmiştim.

 

Yeşil gözlerin, benekli bacakların fotoğrafını çekip vedalaşmıştım. Yukarıya tırmanırken patikada karşıma 1,5-2 metrelik yeşil, baklava dilimli bir yılan çıkmış, fotoğraf makinama davranıncaya kadar otların arasında kaybetmiştim.

 

Tam da Hayvanat Bahçesi'nden Piton'un kaybolduğu günlerde karşıma çıkmış bu yılanı Bilge Mehmet Ertüzün'e sorup Engerek olduğunu öğrenmiş,

elimde makinam, sabırla kaybolduğu noktada beklemiştim.

 

Daha sonra azıcık tırsıp tırmanmaya devam etmiş,

on dört dakika sonra insanların alt alta, üst üste oturduğu,

aslında hayatın nasıl olması gerektiğini konuştuğu kafelerin önünden geçmiş,

 

belki Bungle in the Jungle'ın da çalınacağı bu akşamki Ian Anderson konseri için geri sayıma başlamıştım.

 

düş hekimi yalçın ergir   http://www.ergir.com

 

PANO'YA DÖNÜŞ