Pavyonlarda, gece kulüplerinde gitar çalarak bir yandan okumuş, bir yandan ev geçindirmiş, bu arada düttürü dünyaya birbirinden güzel satırlar, birbirinden güzel kitaplar armağan etmiş Koray Sıpçıkoğlu,
11 Şubat Cumartesi günü, dev kitap hipermarketlerinin arasında Zemin Kitabevi'ni = küçücük kitap bakkalını açıyor.
13:30'daki kurdele kesimini de Koray'ın "bir meyhane muhabbetti düşü":
Yalçın Ergir'le Yaşanması Gereken Bir Meyhane Muhabbeti (mp3 formatında 813 kilobyte)
- yani ben yapacakmışım.
Bir gün bir kitap almaya gittiğinizde, labirent gibi rafların arasında soru soracak insan bulamadan dolaşmak istemezseniz;
ya da aldığınız bir kitabın parasını o sırada gitar çalan, ya da aldığınız kitap hakkında yorum yapan birisine vermek isterseniz,
küçücük, yarası kanamayan bir balık gibi yutulmamayı bekleyen bir kitap bakkalına gidebilirsiniz.
Yarasın Koray Abi;
Kızılay'da; Engürü Çarşısı'nın alt katındaki açılışta
ve pek çok okul, iş çıkışında görüşebilmek dileğiyle...
düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com
HOŞ GELDİN
Hoş geldin.
Bir kere geldin artık.
Bir kere girdin o kapıdan.
Hoş geldin ömrüme, hoş geldin hudutlarıma.
Buralar benim hayatım.
Şu çizgiler alnımdaki, benim hayatımın hudutları.
Aslında uzun zamandır bir sürü hudut karakolu dikip,
bir sürü
asker koymuştum.
İzin vermiyordum topraklarıma girilmesine.
Sen öyle masum ve sade bir ritimle,
bir halk
oyununun otantiğinde girer gibi girdin ki,
Öyle bir çayda öyle bir çıra yaktın ki içimde,
helal olsun
dedirterek kendine,
’’Tamam" dedim, "Buyursun girsin ömrüme..".
Hoş geldin.
Gelir gelmez yağmur yağdı farkındayım.
Allah'ın hikmeti işte.
Elimizde olmaz bazen her şey.
Yada bahane ederiz işte böyle.
Aslında bulamaz mıydım bir şemsiye?
Bal gibi de bulurdum da, işime gelmedi.
Özlemişim yağmurda ıslanmayı.
İyi de geldi bu serinlik yangınına yüreğimin.
Çayın çağladı da çıralarım zor söndü ama,
Sen gelmeseydin istemezdim yağmur falan yağsın.
Sen girdin ya o kapıdan içeri,
değil yağmur
taş yağsa koymaz artık.
Hoş geldin.
Simdi geç otur bakalım şöyle köşesine
alnımdaki
çizgilerin.
Artık nasıl olduğunu biliyorum,
telaş
etmiyorum farkındaysan.
Gençliğimde bende bir telaş,
her gelen
memnun olsun diye yer açardım da,
Her giden bir çizgi daha atar giderdi alnıma.
Şimdi bana kırış kırış gelen alnıma,
bir çizgi de
sen atacaksın anlaşıldı.
Hoş geldin.
Boş ver adını, gözlerini göster bana.
O çizgiler boşuna olmadı.
Gözlerine baksam anlarım derdini,
üzme kendini.
Hoş geldin.
Bil ki bir kere girdin mi o kapıdan,
bu hudutlar
bırakmaz adamı.
Artık benden biri olur çıkarsın.
Tehlikelidir ama zevklidir benden biri olmak.
Benden olmak, benimle ıslanmak demek.
Eğlenirken zatürre olmayı da
göze
alabilmek demek.
Ama ağlarsan gecenin bir yarısı,
Kaf Dağı'nda bile olsa kopup gelecek
bir omuz demek
sorgusuz
yaslanılacak.
Hoş geldin ömrüme.
Hoş geldin hudutlarıma.
Hoş geldin yağmuruma.
Hoş geldin hayatıma.
Hoş geldin safa geldin
Gel otur yanıma...
Koray Sıpçıkoğlu (Kanar mı Balığın Yarası?)
( devamı: http://www.ergir.com/zemin_acilis.htm adresindedir)