ve dumanı tüterken sevgili Zeynep Erkut'un denemesi:
YALNIZ AGAÇ’TAKİ KUŞ YUVASI
“Işte kimsenin erişemeyeceği, hiçbir gücün yıkamayacağı bir dal” diye düşündü kuş. Kararını vermişti. “Şu öndeki manzaralı dal olmalı.” dedi dişisi. Vadiyi seyrederek otururum yumurtalarımın üzerinde. En ince çalı, çırpı ile örüldü yuvalarının duvarları.
Ağaç onlara yardım etti çünkü yalnızlıktan sıkılmıştı. Kendisini bulan ve çok seven o adam da uğramıyordu uzun zamandır. Oysa çok özlemişti kendisine sarılmasını, gölgesinde yatmasını, bir de keyifle şarkı mırıldanmasını.
İnsanoğlu bir tuhaftı, hele o adam daha da tuhaf. Şunun şurasında yıllardır tek başına, dimdik ayakta dururken onu sevgi ile, ilgi ile, şefkatle ve bir eşle, bir aşkla tanıştırmak da nenin nesiydi ? Bu sıraladıklarına alışmamalıydı çünkü o önünde sonunda bugün olduğu gibi kimsesiz yaşayacaktı.
O da ne ? Dalına kimler konuyor ? Ne de güzel sesler bunlar. Bir telaş içinde çalı çırpı taşıyorlar. Dur daha sağlam basayım ayağımı yere, kolumu da daha sağlam uzatayım ileriye. Anlaşılan bunlar çift. Ah, aaah. Yavru istiyorlar . Belki de benim yalnızlığımı paylaşmak. Artık benim de bir görevim var; onların yuvalarını kollamak, korumak.
Bir tanesi bütün gün oturuyor küçük beyaz topların üzerinde, diğeri ise nerelerden neler buluyorsa getirerek onu besliyor. Burada çok da fazla ürkmelerine gerek yok çünkü etrafta ne onları taşlayan çocuklar, ne ağacın tepesine erişmeye çalışan kedi ne de başka düşmanlar var.
Ağaç görüyor ve heyecanlanıyor. İşte bir adam, evet o adam geliyor karşıdan bata çıka. Yükü çok ağır taşıyamıyor. Kuşlar, “ Acaba kaçsak mı ?” diyor. Kaçalım, kaçalım hem de hızla. Gizlenelim, seyredelim. Adam belki de kendisinden daha çok yorulmuş olan o tekerlekli aleti yere yatırıyor. Tırmanıyor. Varıyor ve ağaca sarılıyor. Ağaç gülümsüyor bir anda bambaşkalaşıyor. Adam çok keyifleniyor. Dinleniyor. Sonra dayanamayarak yükünü ağaca emanet edip tekrar aşağıya inerek tekerlekli dostunu sırtlıyor ve ağaca getiriyor. Tanıştırıyor.
Bu satırların yazarı biliyor ki ağaç da , tekerlekli de “ ne mutlu bize bu ademoğlu’nun dostuyuz” dediler. Onlar da biliyorlardı tüm ademoğullarının böyle olmadığını.
Adam ayrılırken onlara kıpkırmızı bir elma bıraktı sofra kurup birlikte bir bayram yemeği yesinler diye...Bebeklerinin adını “İNSAN” koymaya karar verdiler.
26/10/2006
Zeynep